Mahmut Arslan, Van'da ve bölgede huzur ortamı devam etmeli  

Evrensel sendika hareketini Anadolu kültürüyle bütünleştirerek dünya sunduklarını, sendikal hareket olarak da uzlaşma kültürü  ve huzuru esas alarak hareket ettiklerini aktaran HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, bu anlayış ışığı

Ekonomi 14.03.2019 01:57:03 0
Mahmut Arslan, Van'da ve bölgede huzur ortamı devam etmeli  
Tarih: 01.01.0001 00:00

VAN POSTASI GAZETESİ ÖZEL

Evrensel sendika hareketini Anadolu kültürüyle bütünleştirerek dünya sunduklarını, sendikal hareket olarak da uzlaşma kültürü  ve huzuru esas alarak hareket ettiklerini aktaran HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan, bu anlayış ışığında bölge halkının seçimlerde Van’da huzur ortamının devamında yana olmasını arzuladıklarını kaydetti.

Gazeteci Ziya Türk'ün Van FM'de hazırlayıp sunduğu Van'da Gündem Programı'nın bu seferki konuğu HAK-İŞ Konfederasyonu Genel Başkanı Mahmut Arslan oldu.

Van Büyükşehir Belediyesi ile Hak-İş'e bağlı Hizmet-İş Sendikasının toplu iş sözleşmesine katılmak için Van'a geldiğini kaydeden Mahmut Arslan, devamında 14 bin üyeyle toplantı gerçekleştirdiklerini, ayrıca Van Şubesi'nin yeni hizmet binasının açılışını gerçekleştirdiklerini aktardı.

Sendika hareketinin doğuşuna değinen Mahmut Arslan, bu hareketin Anadolu kültürüyle nasıl şekillendirdiklerini anlatı.

HAK-İŞ’in Türkiye’nin kaos dolu yılları olan 1076’da kurulduğunu ve şimdi 43 yaşında olduğunu ifade eden Mahmut Arslan, “O yıllar her alanda ciddi sıkıntıların ve zorlukların olduğu dönemlerdi. Biz kuruluşumuzu tamamladığımızda bine yakın sendika vardı. Ama bir eksiklik vardı sendikacılıkta. Bu eksikliği gördüğümüz ve tamamlamamız gerektiği için HAK-İŞ kuruldu. Sendika hareketi, batı toplumunda sanayileşme ile birlikte ortaya çıktığı için o dönemde sanayiciler yani işverenler, vahşi kapitalizm dediğimiz, sadece daha fazla kazanma hırsına karşı işçilerin insanca yaşayabilme talebi ile ortaya çıkmış bir hareket. İnsani bir duruş, insani bir talep ile hak ettiklerimizi alalım mantığı ile çıktı. Batı toplumunda bu hareket yani sendika hareketi emek ile sermeyenin çatışmasının ürünü olarak ortaya çıktı. Sermayenin emeği sürekli ezmesine karşı bir meydan okumadır. Nu gerçekten saygı duyulması gereken bir mücadeledir. İnsanca yaşama talepleri vardı” diye konuştu.

ÇATIŞMA ORTAMINDA UZLAŞMA KÜLTÜRÜNÜ YEŞERTMEK VE YAŞATMAK İSTEDİK

Türkiye’de 70’li yıllarda sendika hareketleri insani talep anlayışın biraz daha ötesine geçtiğini ifade eden Mahmut Arslan, “Bir ideolojik mücadeleye dönüştü. Sol ve sosyalist hareket bu anlamda sendika hareketlerine egemen oldu” dedi.

Batı toplumundaki çatışma kültürünün Anadolu’da olmadığını, tam aksine uzlaşma kültürünün hakim olduğunu vurgulayan Mahmut Arslan, “Bizim toplum, bir sanayileşme sürecini yaşamadı. Batıdaki sanayi toplumun sürecini de yaşamadı. Dolayısıyla bir çatışma kültürü bizde yerleşik değil.  Oysaki bizim yaşadığımız toprak ve değerlerimiz bize çatışma yerine uzlaşma kültürü verdi. İşte istişaredir, uzlaşmadır, danışmadır, bir birimizin haklarını koruma üzerinedir” diye anlatı.

Sendika hareketini Anadolu insanının kendi kültür ve değer yargıları ile bütünleştirmek istediklerini, HAK-İŞ’in bu anlayışla ortaya çıktığını anlatan Mahmut Arslan, “Biz sendika hareketini kendi değerlerimizden, kültürümüzden yola çıkarak ama aynı zamanda bunu evrensel kazanımlar ile bütünleştirebilir miyiz, yeni bir sentez, yeni bir sendika anlayışını yaratabilir miyiz, ümidiyle başlattık  ve HAK-İŞ’i kurduk” dedi.

HAK İŞ YERLİ VE MİLLİ BİR SENDİKAL HAREKET

HAK-İŞ’in yerli ve milli bir anlayış ile oluştuğunu kaydeden Mahmut Arslan, “Çünkü bu topraklarda binlerce yıllık bir müktesebat var ve biz bundan yararlanarak evrensel olan ile bağını koparmadan yeni bir sendika anlayışı oluşturduk. Hz Mevlana'nın 'biz aslında pergel gibiyiz. Pergelin sabit ayağı bizim inançlarımız ile medeniyet değerlerimizle sımsıkı dururken, hareketli ayağı ile 72 milletten gezeriz' şeklindeki pergel metaforuna denk düşen bir çalışma yapıyoruz. Aslında Hz. Mevlana bir anlamda da bizi tarif ediyor. Bir yandan kendi medeniyet değerlerimizi korumak, diğer yandan da evrensel sendika hareketinin müktesebatından yararlanmak. Yerli bir duruşla evrensel sendika anlayışını temsil ediyoruz.  Bu da bize benzersiz bir duruş kazandırıyor ve yeni dünya anlayışında yolumuza ışık tutuyor” dedi.

DİYALOGLARIMIZI KENDİ REFERANSLARIMIZLA İNŞA ETMELİYİZ

Arslan, devamında “Eğer ki biz işçi işveren ilişkisini toplumsal ilişkimizi kendi referanslarımız ile inşa edemezsek o zaman biz neyiz? work Sitrit’ki George, ne düşünüyor: Kar diyor, faiz diyor, döviz diyor, rekabet diyor, ihracat diyor.  Bizim Anadolu’daki KOBİ’deki esnaf Hacer ne diyor? O da aynı şeyi diyor. Hak –İş olarak amacımız kendi değerlerimizden yola çıkarak, yen bir sendika anlayışını kurmak aynı zamanda evrensellikten de kopmamak. Dünyadan kopmayacağız, 15 asır öncesi gibi yaşamaya çalışmayacağız, 15 asır öncesi müktesebattan yararlanacağız. Buradan yola çıkarak bugünün sorunlarına çözüm bulacak yeni bir anlayış inşa edeceğiz” dedi.

1 MAYIS ÇATIŞMA DEĞİL, ANMA GÜNÜDÜR

1 Mayıs’ın insani talepler doğrultusunda verilen onurlu bir mücadeleyi anma günü olduğunu kaydeden Mahmut Arslan, çalışma hayatı için önemli bir sembol haline gelen bu günün, bazı çevreler tarafından ideolojik mücadelenin aracı haline getirildiğini söyledi.

İnsana insanlığını unutturmak isteyenlere karşı verilen mücadelenin sembolleştiği günün istismar edilmekten kurtulması için çaba gösterdiklerini ifade eden Mahmut Arslan, "1 Mayıs onurlu bir mücadelenin anma günüdür. O dönem 12 saat çalıştırılıyordu, ara dinleme verilmiyordu. Hamile kadınlar tezgâh başında doğum yapıyordu.14-15 saat çalışan erkekler dinlenmesin diye demir çizmeler giydiriliyordu. Böyle bir yapıya itirazdır 1 Mayıs, daha sonra bu insani talepler, bir ideolojik kalıba dökülmüş. İdeolojik mücadelenin aracı haline getirilmiş. İşçi işveren arasında çatışma olur, grev olur. Ancak biz işçi ile işvereni bir birlerine rakip olarak görmüyoruz, bir birinin ortağı olarak görüyoruz.  Bir birimizle çatışmak yerine uzlaşmaya varalım. Taraf olarak oturalım taleplerimizi konuşalım istişare edelim” dedi.

HAK-İŞ'İN ANLAYIŞINI KABUL EDEN GENİŞ BİR DÜNYA VAR

Uzlaşı, istişare kültürüyle hareket ettiklerini söyleyen Arslan, “ İşte bu anlayışla hareket ediyoruz. Son birkaç yıldır bunu çok ileri boyuta taşıdık.  Üye sayımızı hızla artı, yeni sendikalar kurduk ve Türkiye’nin en büyük sendikalarından biri olduk. Üye sayımız 700 bin üyesi 81 il temsilcisi 21 sendikasıyla devasa bir örgüt olduk. Bütün bunlara birlikte Hak-İş’, özgün bir alana oturduk. Hak-İş'in anlayışını kabul eden geniş bir dünya var. Kendi referanslarımızdan vaz geçmeden kendi değerlerimizi dışlamadan, uluslararası değeri de kendi değerlerimizle örtüştüren yeni bir sendika oluşturduk. İTUC dünyanın en büyük işçi örgütüdür,  160 ülkeden 360 konfederasyon 207 milyon üyesi var. Biz bu örgütün başkan yardımcılığına seçildik. Üye sayımız 700 bin ama bizim temsil ettiğimiz geniz bir coğrafya var. HAK-İŞ, 50 den fazla ülkedeki sendikalarla iş birliği var. Biz kavga değil işçi ile işveren ilişkisini bir yerden buluşturmak istiyoruz. İşçi anlının teri kurumadan alsın, işverene ise aldığı ücreti helal ettirsin. İşçiler bizleri kendilerine yakın görüyor.  Kavgadan, çatışmadan kimse kazanmıyor” diye konuştu.

HALK KAYYUM DÖNEMİNDE HİZMETLE TANIŞTI

35 yıldır bölge sendikal çalışma içinde olduklarını anlatan Mahmut Arslan, yaşadıkları tüm zorluklara rağmen HAK-İŞ bayrağını Van'da ve bölgede dalgalandırmaya devam ettiklerini söyledi.

Sendikacılığı ülkede, toplumda ve çalışma hayatında diyalogla sorunların çözümü ve huzurun anahtarı olarak gördüklerini ifade eden Mahmut Arslan, “zaman zaman zorluklar yaşadığımız ve küçülmeye gittiğimiz olmuştur. Şartlar ne olursa olsun Van'ı küçülme kapsamına almadık ve HAK-İŞ’in bayrağı hep dalgalandı. Çatışmaların, terörün tırmandığı dönemlerde maalesef devlet içinde yuvalnmış ve devlet yetkisini kullananlar devleti sanki toplumun bir rakibi durumuna düşürdüğü zamanlar oldu. Bütün bu yaşanmışlıklardan yola çıkarak bölgenin huzura ihtiyacı olduğunu bütün bölge halkı da gördü ve son yıllarda huzurun nasıl bir ortam sağladığını da yaşadı. Hayatlarını olağanüstü hal altında geçiren bir kuşak var. Ondan sonra çözüm süreciyle gelen bir ortam oldu. Ondan sonra bu çözüm sürecini bombalayan bir kesim oldu. Bütün bunlara rağmen kardeşliği, barışı, huzuru burada ikamet etmemiz gerekiyor. Devlet uzun zamanın ardından buralarda güçünü güvenlik özgürlük dengesi içerisinde, halka şefkatli, teröriste ise demir yumruk olarak hissettirmeye başladı. Daha önce devlet bu gücünü tam olarak hissettirmediği için biz bölgede gücümüzü kaybettik. Kayyum çalışmasıyla halk hizmet gördü. Normalleşme dönemi oldu ve bu normalleşme dönemi sürmeli. Ben bir siyasi parti temsilcisi değilim, üyesi de değilim. Ancak ülkemi seviyorum, bu bölgeyi ve insanımızı seviyorum. Bu asaletli insanların huzur içinde yaşamasını istiyorum” ifadelerini kullandı.

BÖLGE HALKI HUZURU BOZANLARA KARŞI TAVIR ALMALI

Huzur ortamının bölgenin yatırım almasına, istihdamın artmasına, umutların yeşermesine vesile olacağını bilen Van halkının huzur istediğini aktaran Mahmut Arslan, “Bir takım ideolojik hareketlerle ülkemizi parçalamak isteyenlere karşı bölge halkı her zaman olduğu gibi sağduyu ile huzurdan yana tavır geliştirmesi gerekiyor. Demokrasiden, özgürlüklerden ve bekadan yana bizler bir ve beraber olmalıyız. Bölgede uzun yıllar çalıştığım için biliyorum, bölge halkının yüzde 85’i eşit yurttaşlık temelinde Türkiye Cumhuriyeti’nin vatandaşı olarak kalmak istiyor. Bu oran bugün çok daha yükse. Terörden beslenenlere itibar edilmemelidir. Bu topraklar ve insanımız bunu hak etmiyor.  Bu topraklarda barış, huzur içinde, bir birimizi ötekileştirmeden, bir birimizi dışlamadan, bütün renklerimizle birlikte yaşamaya devam etmemiz gerekir. Çünkü gerçekten Van, kadim bir memleket ve kadim kültürlerin buluştuğu bir merkez. Van'ın yatırım alması buradaki huzur ortamını korumaktan geçiyor. Kendi geleceğinden, yapacağı yatırımın güvenliğinden endişe duyan insanlara burada yatırım yaptıramazsınız. O zaman yatırım için, istihdam için, işsizlikle mücadele için huzurun devamına ve normalleşen hayatın kalıcı olmasına ihtiyaç var. Burada iki akım var. Bunlar biri AK Parti’nin temsil ettiği, barış ve huzur ortamının sağlanmasını isteyen bir siyasi hareket var. Diğeri de etnik kimlik siyaseti ile ideolojik hareket eden ve Türkiye’nin krizlerinden beslenen bir yapı var.  Van halkının vereceği karar, kendi geleceği, gençlerin geleceği ve kentin geleceği açısından çok önemli. Ben halkın iradesine saygı gösterilmesini bekliyorum. 31 Mart’a herkesin sandığa gitmesini, oylarını kullanmasını istiyorum. Oyları kullanırken, bu şehrin geleceğini dikkate alarak oylarını kullanmalarını arzu ediyorum” şeklinde konuştu.

Kaynak: Van Postası Gazetesi


Anahtar Kelimeler:

YAZARLAR