Dert paylaştıkça azalır derler. İnanmam efendim, inanmam! Azalırmış, külliyen yalan! Derdin azaldığı falan yok.
Kolunda bir bıçak yarası düşün. Sen yarayla uğraştıkça, o yara derinleşir. Göstereyim, anlatayım derken o yarayı sarmayı unutursun ve mikrop kapar. Öyle değil mi? Sonra iyileşmesi gecikir. Belki daha kötü olmuş, iltihaplanmış bir yaraya dönüşür. Acısı da azalmaz tam aksine artar..
İşte dert de aynen böyledir. Sen birilerine anlattıkça derdin azalmıyor. Sadece sürekli anlattığın için beynine bir tık daha kazınıyor, yaşanan her an, her saniye. Acın tazeleniyor. Canın daha çok yanıyor. Derdin azalmıyor efendim. Dert bir iken bin oluyor... Anlattıkça bir de karşıdakinin yorumları... Acımasızca vuruyorlar size hançerlerini. Sizi suçlasalar sinirleriniz daha çok bozulur, çünkü pişmanlıklarınız artar. Kıskançlık, kibir her türlü kötü hisleriniz kabarır öfkeden.. Derdinizin sebebini suçlasalar bu sefer içinizde haklı olduğu hâlde davayı kaybeden, bundan dolayı müebbet hapis cezasına çarptırılmış masum adamın hüznü doğar. Ki bu hüzün o kadar ağırdır ki omuzlar taşımaya yetmez...
Diyeceğim o ki derdin anlattıkça azalmaz. Anlattığın kişiler hafifletmez derdini. Tedavi edemez hiçbir doktor seni. Senden başka hiç kimsede yoktur çare, benden söylemesi. Sen sen ol, kötü duyguların esiri olmadan, hüzün denizinde boğulmadan ya da aklının soru işaretleri labirentinde kaybolmadan kendini kurtar. Derdinin senin alnına yapışıp vücudundaki bütün kanı acımasızca emmesine izin verme. Dertlerin seni daha duyarlı, daha nazik biri yapsın. Dertlerin sende daha iyi bir insan olma isteği uyandırsın. Esasında dertlerinin seni mutluluğa götürebildiğini gör. Çünkü gerçekten de bir şeyler için seviniyorsan; zamanında bir şeyler için üzülmüş olduğun, üzülmenin ne demek olduğunu bildiğin içindir.
Acılarına küsme, onlarla yüzleş, yaşa ve bitir..!