Beyaz TAŞ


Akıbetimin ADEM ile Başlayan Hayırlı Yolculuğu

Akıbetimin ADEM ile Başlayan Hayırlı Yolculuğu


Uzun süredir kafamda tasarladığım bazı projelerim vardı. Tasarım bölümü kalfalık, ustalık belgeleri için kursa gidiyordum.

Edremit SYDV'ye bağlı Emin Paşa Aile Destek Merkezi Koordinatörü Nagihan Topaloğlu Hoca; köşe yazarlığı için bir şeyler önerdi, 'konuşmamız lazım' dedi, konuşmak için odasına gittim.

“Okul hayatım durmuş bir vaziyette, nesini yazacağım” dedim.

“Sen girişkensin, yaparsın. İfade yeteneğin güzel bence, birkaç kez yazmayı denemelisin” dedi. 

Kendime inancım yoktu, “her şey bitti” dediğim yerden bir şeyler başlıyordu sanki.

'Ziya Türk gazetenin sahibi, O gerekeni sana anlatır' dedi.

“Peki” dedim bakalım.

Beni Whatsapp grubuna ekledi ve konuştu, anlattı.

“Kursiyerlerimizin bu proje kapsamında köşemde yazı yazmalarını istiyorum. Nagihan Hanım sizden çok iyi bahsetti. Bende iyi şeyler görüyorum, hayırlı olsun” dedi.

Ne yazacağımı düşünüyordum.

Farklı farklı gelişmeler oluyordu.

Çok değil daha iki ay öncesinde bir tatlıcı tezgâhında tatlı yapıp satıyordum. Kurs ile bir bağlantım yoktu. Günlük 45 TL karşılığında sabah 8 aksam 7 durmadan çalışıyordum.

Başkasına ait bir tezgâhı çalıştırıyordum. Kendime ait bir işim de vardı ama dışarıdaki iş hayatını merak ediyordum. Belirli bir yere bağlı kalmak istemiyordum. Babamla sürekli bu yüzden tersleşiyorduk. 14 yıl boyunca babamla birlikte çalıştık. Şimdi ise şartları zorluyordum. Kabul edemiyordum. Karşımda beni anlayışla karşılayacak hiç kimse yoktu. Kötü biriydim kimse benimle ilgilenmiyordu.

Deli dana gibi olmuştum.

“Üniversiteye hazırlanıyorum” dedim, gece yarılarına kadar uzaktan eğitim derslerini flash bellekten izliyorum, kitaplardan, sorulardan bir şekilde bu yıl bir şeyler yapmak istiyorum.

Onca olmazların içinde beynimi kaybetmemek için sabrediyordum. Bu yıl deneyeceğim, zorlayacağım. Yaşım 26 olsa da önemli değil, çünkü benim hedeflerim var.

Evlenip çoluk çocuğa karışacak, hayatımı tanımadığım bir adamla, sevmeden varlığımı sürdürecek, bilinçsiz bir bayan değilim.

Kendimi çok başka yerde, çok daha güçlü ve daha başarılı biri olarak görüyordum.

Eğitimli, bir konu hakkında fikri olan, yol gösterebilen, kendi ayakları üstünde durabilen, korkusuz, dayanıklı, inançlı ve sözümün gücünün olduğunun farkına varan biri gibi görüyorum.

Bana yıllardır engel oluyorlar, bütün bu engelleri tek tek aşacağıma inandırdım kendimi.

“Allah’ım; bana bu okul hayatımda karsıma çıkan her engeli, en az hasarla üstesinden gelebilmem için güç ver, sabır ver, her işimde her şeyin hayırlısını ver” diye dua ediyordum. “Her an kaybetmekten korktuğum bir mücadelem var. Kaybetsem de savaşarak kaybetmek istiyorum” dedim

Önce Nagihan Hoca, ardından gazete sahibi Ziya Türk,

Harun hoca,

Mukadder Hanım,

Halim Hoca,

İshak Hoca,

Bunlar hayatimin birer parçası.

Kıymetli ve çok değerli insanlar…

Çalışma düzenimi söyledim Ziya Bey'e. Aradan iki gün geçti, bir adres verdi 'oraya git kaydını yap' dedi. Hayatımda farklı farklı değişiklikler ve güzellikler oluyordu. Liseyi zor bela dışarıdan bitirdim, asla pes etmedim.

İpekyolu Belediyesi Sürekli Eğitim Merkezi’ne aylar önce gitmiştim diploma olmadığı için alınmıyordum.

Hatta defalarca gitmeme rağmen herhangi bir değişiklik olmadı.

Mukadder hanim sürekli eğitim merkezinin yeni atanan Müdiresi.

Çok iyi insanlar.

“Böyle bir çalışma imkânı var mı?” diye görüşmeye gittim.

Halim Hoca çok sert bir tepkisi vardı, “hedefin ne” dedi.

Nefesimi tuttum orda “Temelim yok hiç yok. Şu ana kadar, bir matematik, fen, sosyal, tarih, Türkçe gibi dersler görmedim. Kendi imkânlarımla okulu buraya kadar sürükledim. Hani çalışsam başaracağım” dedim.

“Hedefin yüksek değilse gelme” dedi.

Sustum. Beni tanımıyordu. Her cümlesi bir tokat gibiydi.

'Çayını iç odama gel' dedi.

İki dakika sonra odasına gittim.

Prosedür gereği; ders, sınıf, bilgi, saat, kuralları falan söyledi. 

Bir süre cevapsız kaldım. Teşekkür ettim çıktım.

Geçen iki haftanın sonunda eğitim merkezinde sınava hazırlanıyorum..

Çok sert, sinirli, sözü pek,  disiplinli ve otoriter, dik kafalı, isi bilen, bildiğini gösteren olgun fikirli değerli bir öğretmendir Halim Hoca… Öyle görünür ama tanıdıkça hak veriyor insan, çok saygın ve güzel huylu iyi bir insandır.

Saygım sonsuzdur.

Umarım başarırım, çabalıyorum, şimdilik başarılı değilim.

Kaynaklarımı, hafta içi yaptığım boncuklarla sattığım takı-toka, tasarım islerinden kazandığım harçlıklarımla aldım. Kalem, defter, silgi, çanta vs. O kadar mutluyum ki.

Hem köşe yazılarımı yazıyorum 

Hem üniversiteye hazırlanıyorum.

Basarmış değilim ama daha yeni başladım 

Bugün deneme vardı girdim. Yine bir sürü engel çıktı karşıma, ama girmek için yine şartları zorladım girdim, 145 derece yaptım barajı aşamadım.

İshak Hoca ile karşılaştım “geçmiş olsun” dedi. Aylardır ilk defa bana güzel bir şey söyleyen biri vardı karsımda;

O “gecmis olsun” diye söylediği iki kelimesi, aylardır kabus gibi gecen her şeye teselli gibiydi.

“Teşekkür ederim.” dedim.

Öyle bir utandım sanki başarmışım gibi baktı.

Sadece Türkçeyi yapmıştım ve diğer sorulara hiç zaman yetiştiremedim. Mahcup baktım. Olsun bu bir deneme, burada bulunmak bile mucize.

Bu da bir başarı. Bu iyi veya kötü daha başlangıçtı.

Oturup eksiklerimi gözden geçireceğim. Pes etmek yok. Benim için çok önemli bir süreç...

Ya çalışacağım ve başaracağım. Ya da babamın sunduğu hayata, kaderime razı olup, gidip tanımadığım, bilmediğim, sevmediğim bir adamın hayatına gireceğim. Bilinmez bir hayatın eşiğinde hayatimi sürdüreceğim...