Bir zamanlar sokaklarda mahalle aralarında top, misket, saklambaç oynayan hayal dünyasında yaşayan mutluluğu oyunda arayan saf çocuklardık.
Bir yerimiz acıdığında ya da kanadığında annemizin öpücüğü ile iyileşeceğini düşünecek kadar saftık.
Aslında şimdi ise acının ne denli gerçek olduğunu öğrendik. Ağladığımızda ise, hemen herşeye kanar, bir elma şekeri ya da kırmızı mavi bir balonla kandırıldık. Susmak için öyle de olurdu zaten. Lise ya da üniversiteye gidenlere 'abi abla' derdik. Sonra büyüdük zamana yenik düştük, biz abi abla dediklerimizin yerini aldık. Bizim yerimizi de başka çocuklar aldı ve onlar bizi gördüklerinde abi abla demeye başladı.
Artık çocuk değiliz anladık ve her yıl bir adım daha atıyoruz ölüme. Artık çocukluk platonik aşklarmız olmayacak, cam kavanozda sakladığımız misketlerimiz, patlamasından korktuğumuz kırmızı balonlarımız, bez bebeklerimiz yok. En önemlisi hayalden uzaklaştık, oyun dünyasında yaşamıyoruz artık. Sorumluluk sahibi birer birey olduk ve zaman bize, artık 'çocukça düşüncelere hoşçakal' demenin vaktinin geldiğini hissettirdi.
Evet hoşçakal çocuk sen şimdi sadece anılarım da ve fotoğraf karelerimde kaldın, şimdi hoşgeldin gerçek dünya...