Okul gömleğimi tarz haline getirip, iki düğmesini açık bırakıp, eteğimi kısaltarak, gömleğin uçlarından birini dışarı çıkarttım. Sınıfın zengin aile çocukları ve haylaz tembel öğrencilerden konuşma adabımı bile değiştirerek teneffüs aralarında anlamsız kahkahalarımızı ve ahmakça tavırlarımı sergileyerek arka bahçede sigara bile içecek duruma gelmiştim. Sakız çiğnemek milleti rahatsız eden görüntüm vs.
Bir teneffüste Türkçe öğretmenimle karşılaştım. Saygıyı bile yitirmiş, aileleri zengin arkadaşlarla takılınca kendimi bir halt zannetmiş olmalıyım ki, onu bile takmadım selam vermedim.
Merdivenden aşağıya inerken o yukarı doğru çıkıyordu, ortamızdan geçerek benim ayağıma bastı tuttu, arkadaşlarım beni beklemeyip aşağıya kantine indiler. Zaten son donemde bakışları hep üzerimdeydi anlaşılan. “Bu öğretmen de tarzımdan hoşlanıyor” gibi ukala ukala yaptığım saçmalıkların haddi hesabı yoktu. Okulla ilgili sınav dönemine bir hafta kalmışken okulu boşladığım belliydi. Dersler zaten iyi değildi, sınıfta kalmak umurumda bile değildi.
Benim ayağıma basmıştı ve en üst katta beni durdurmuştu. Gömleğimin iki yakasını birleştirdi, açık dekoltemi kapatıp düğmeleri ilikledi. Ben sadece bir yanlışı seçmiştim. İcimdeki saygı benim yüzümü kızarttı. Kan ter içinde kaldığım halde belli ettirmedim.
“Ne kadar zavallı gözüküyorsun, bak gittiler, kim var yanında, ben de gidiyorum. Sen kimsin gör kendini, sen onlardan biri bile değilsin.” Dedi. Gözlerine bile bakmıyordum. Bir dakika dahi sürmemişti konuşması. Ancak sanki hiç bitmeyecek gibi germişti içimi. Ayağımı çektim kantine doğru gittim. O gün öyle uzun zamandır değişen tavırlarım devam etti.
Ev desen okuldan daha beterdi. Kimseyle anlaşmıyordum, o gün çantamı eve bıraktım, yorgunluktan uyuyakaldım. Öğretmenin dedikleri gözümün önünden geçiyordu. Ateşim çıkmış, hasta düşmüştüm. Dedikleri kulağımı deliyordu. Evdekiler bile ilgilenmiyordu, kendimi kocaman yalnız hissetmiştim. Aklim, kalbim, yaptıklarım, konuşmalarım kabus gibi geliyordu. İçimde biri vardı, dışımdaki beni tembihliyordu, resmen onu takmıyordum.
Gün boyu yattım, gece ödevleri yapmak için kalktım, ruh halim değişmişti, herkese yabancıydım. Her gün yaptıklarım bana anlamsız geliyordu. Hazırlandım, çantamı aldım girdim sınıfa. Son iki ders Türkçe dersi vardı. Arkadaşlar yanıma gelip ayni ortama girecekken, onlardan sıkılmıştım resmen, bir sure durdular ve gittiler.
Her şey değişmişti, gün boyu her gün yaptıklarıma yabancıydım, önceki ben gitmiş yerine yeni biri gelmişti. Öğretmen İçeri girdi, ayağa kalktık, “oturun çocuklar” dedi oturduk. Beni arıyordu sanki gözleri, göz göze geldik tebessüm etti ve sevinmiş bir tavırla birbirimize baktık. Önümüzde kalem kâğıt, “kim olduğunuzu anlatan bir yazı istiyorum” dedi.
O an yazmaya hükmetmiş ve olması gerekenleri görmüş birisi olarak, yolumu çizmem gerektiğini düşündüm. Yaptıklarım bir tarafa, bundan sonra yapacaklarım benin için değerliydi. Duruşum bile değişmişti, artık faydalı olmam gerektiğini ve kim olduğumu görmem gerektiğini anlamıştım. iki hafta böyle devam etti ve ortaokul bitti.
Öğretmendi, okumuştu, benden önce beni keşfetmişti. Bu yüzden iyi ki öğretmenler var. Sizi görebilen öğretmenler iyi ki var.
Geleceğimizi düşünen aydın öğretmenler, Öğretmenler Gününüz kutlu olsun...