Abdülhelim ALMALI


Gıcır Gıcır

Gıcır Gıcır


MANİLERİMİZDEN

Lavaş doğranıp yenir

İyene şifa verir

Van cılbırı yemiyen

Aklı nohsandır denır

*****************

Torpah goyum başına

Vıle sen get işine

Ele döverem seni

Aklın gelir başına.

******************

Üreğim nasıl dayana

Van yerine cihan yana

Her daşına bir can feda

Can bir yana Van bir yana

 

GICIR, GICIRDIR!..

Gıcır, Gıcır: çok parlak, çok ışıklı anlamına gelen bir Van deyimidir.

Van sevdalısı eski milletvekillerimizden Kayhan Türkmenoğlu'yla konuşmamızda bir malzemeyle ilgili "gıcır gıcır" olacak dediğinde

Doğrusu ben hemen yine bir Vanlıdan yeni bir malzeme yakalamanın bu kavram üzerinden nostalji yapmanın avantajını yakaladım.

Hiç unutmam eskiden çocukluğumuzda giydiğimiz ayakkabılar gıcır gıcırdılar. Öyle ki parlayan ayakkabılarımız için ayakkabıların gıcır gıcır parlıyor derlerdi.

Arkadaşlarımıza hava atarken ayakkabının gıcır gıcır parlamasından dolayı atardık.

Oysa giydiğimiz ayakkabılar Ya "boğabaşı" ya "Hotto" denilen ayakkabıydı, Yâda "Cizlavit"

Çocukluğumuzda özellikle top oynarken en iyi ayakkabımızdı.

"Hotto," "Boğabaş" veya "Cizlavit" ne derseniz deyin hepside kauçuktan yapılmış kara lastik ayakkabılardı.

Bu ayakkabılara has birde deyimimiz vardı "Benim bir kara eşeğim var, her gün beni taşır."

 

KARIŞAN AYAKLAR

Gurup halinde Van'a gelen Alanlılar, hep beraber "Boğabaş" olarak bilinen lastik ayakkabılardan alıp giyerler.

Akşama kadar Van'da dolaşıp ihtiyaçlarını gideren, alışverişlerini tamamlayan Alanlılar köylerine dönmek üzere yola koyulurlar.

Saatlerce yürüyen Alanlılar, çatak köprüsüne geldiklerinde mola verirler.

Köprünün kenarına tek sıra halinde oturup ayaklarını aşağı doğru sarkarlar.

Dinlenirken de yeni ayakkabılarına bakıp sohbet etmektedirler.

Aradan saatler geçer, Alanlılar hala köprüde oturmuşlar, kalkıp yollarına devam etmiyorlar bir türlü.

Bu durum yoldan geçen birisinin dikkatini çeker.

Oturanlara sorar: bakın gün dönmek üzere, siz neden kalkıp yolunuza gitmiyorsunuz?

Alanlılardan biri: "Kalkamıyoruz, çünkü ayaklarımızı karıştırdık.

Hepimizin ayakkabıları aynı olduğundan hangi ayak hangimizin bir türlü bilemiyoruz. Ne olur, Allah rızası için bize yardım et."

Bunun üzerine adam elindeki sopayla köprüden sarkan ayaklara sırayla, ama hızlıca vurur.

Sopayı yiyen kalkar, sopayı yiyen yerinden fırlar. Böylece Alanlıların da sorunu çözülmüş olur. (Kaynak kişi Metin Eren/ Mehmet Parin'den dinlemiş. Çatak-1997)(Halk kültürü 1. Sayfa:195)

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.