Geriye gidelim hep beraber gidebildiğimiz kadar geriye...
Medeniyettin kırıntılarıyla avunduğumuz bu zamandan, insanlığın temelinin atıldığı, medeniyetin yuvasına doğru bir yolculuğa çıkalım hep beraber. Hayatımızda nelerin değiştiğini ve bizleri nasıl değiştirdiğini gelin hep beraber öğrenelim hayatını bir çırpıda tek bir sözle kökünden değiştirenlerin dünyasından. Evet, gidelim geriye, gidebildiğimiz kadar geriye...
Asrı saadette bir inci gibi parlayan bir çocuk var tam karşımızda. Hz. Ömer'in oğlu Abdullah. Neydi bu çocuğun özelliği ki karşımıza ilk çıkan o oldu?
Sabırla izlemeye başlayalım bu güzel sahabeyi. Efendimiz ( s.a.v) terbiyesinde günden güne bir çiçek gibi açan bu güzel insan edebi de, hayayı da, itaati de, demirden sağlam bileğe ve eşi görülmemiş adalete sahip babası Hz. Ömer'den öğrenmişti.
Aşıktı Rasullaha bu güzel çocuk, Ona olan sevdası öyle temiz ve güzeldi ki bir ömür bu sevdadan aldığı güçle yaşadı sünnetleriyle. Daha çocuk yaşta Bedir savaşına katılmak için Rasullahın huzuruna çıkacak ne olur Ya Rasulallah ben de senin orduna girip arkanda saf tutmak isityorum izin ver diyecek ama yaşının küçüklüğü sebebiyle geri çevrilecek. Göz yaşlarını silerken söz verecek yüreği dağları parçalayacak sağlamlıkta olan güzel çocuk.' Ömrüm el verdikçe Rasulullahın yanında olacağım ve o ne yaptıysa aynısını yapacağım' diye. Sözünün eri bu güzel sahabi dediği gibi yaptı bir ömür Rasulullahın yanında yer aldı. Karanlık yollarımızı aydınlatan hadisleri en çok rivayet eden 7 sahabeden biri oldu. Bütün savaşlarda efendimizin arkasında yer aldı. Efendimizin vefatından sonra sünnetleriyle hayata tutundu. Efendimizin yaptığı herşeyi, söylediği her sözü hayatında büyük bir gayretle yaşatmaya çalıştı. Zaman zaman kendisini Rasulullah bunu az yapardı sen neden yapıyorsun diye uyaranlara cevaben Vallahi Rasulullah hayatında bir defa dahi bir iş yaptıysa ben o işi ömrüm boyunca yapacağım. Onun her hareketi, her sözü bana emirdir diyerek, hayatımızdan çok uzaklara koyduğumuz sünnetin ve hadis-i şeriflerin önemini anlatacak asırlar sonraki bizlere. Ancak efendimizi yaşarsak yaşanabilir bir hayatımızın olacağını haykırıyordu adeta zamanının fakihi o güzel sahabi.
O güzel insan çok şey anlatır bize hayatında ama gitgide insanlığın yitirildiği, herkesin birbirine korkuyla, nefretle baktığı bu çağ için öyle bir mesaj verecek ki sadece o mesajı hayatımıza geçirmemiz birçok sorunu çözmeye yetecek.
Bir gün gelini oğlunu şikayet edecek Abdullah bin Ömer (r.a.)'a mescitlerden engelliyor diye. Hemen çağıracak oğlu Bilal'i yanına ve tek bir söz söylecek oğluna. ' Biz de Rasulullah hayattayken hanımlarımızı mescitlerden engellemiştik. Rasulullah hanımlarınızın mescitlere gelmesine engel olmayın dediğinde bu işte hemen vazgeçtik. ' der. Oğlu Bilal ' Ama baba...' diye söze başladığı sırada hiddetlenir ve her müslümanın yüreğine, zihnine nakşetmesi gereken o cümleyi söyler. ' BEN SANA RASULLULAH BUNU DEDİ DİYORUM SEN BANA AMA DİYORSUN YIKIL KARŞIMDAN! RASULULLAHIN SÖZÜNÜN ÜSTÜNE SÖZ SÖYLENMEZ...' der ve rivayetlere ölünceye kadar oğluyla konuşmaz. Rasulullahın sözüne ama diye başladığı için.
Çevirelim aynaları iç alemimize... Rasulullahın kaç sözüne ama diye karşılık verdik, kaç sünnetini erteledik, kaç emrini nefsimize ağır geldi diye görmezden geldik. Hatta daha ileri gidip de sünnete, hadise, sahabeye dil uzatmaya kalktık. Teslimiyetin zirvesi insanları ne kadar tanıdık? Sorular çok cevaplar ise içimizde. Herkes kendi cevabını kendi verecek elbet. Umudum odur ki bu günden sonra cevaplarımız değişir. Kimbilir belki o zaman hayatımız da çok daha yaşanabilir bir hâle gelir.
Selam dua ve sünnet ile...