Büyümek, kimi zaman zor, kimi zaman çetrefilli, bazen heyecan verici, bazen de kurulan tüm hayallerin yerle bir oluşunu seyretmek gibi.
Büyümek, nasıl tarif edilir bilmem. Herkes farklı büyür şu hayatta. Herkesin hikâyesi farklıdır bu konuda.
Ben nasıl büyüdüm diye merakla döndüm geçmişime. Çocukluğum karşıladı, hasretle sardı beni, çocukluğum büyürken yüreğimde açılan tüm yaralarımı teker teker sildi sanki. Heyecanla izledim onu. Çocuksu sevinçleri ne kadar özlediğimi fark ettim sonra. Doya doya kahkaha atmayalı hayli zaman olmuş diye mırıldandım çocukluğumun sevinç dolu kahkahaları arasında. Hayallerimi nasıl da kısıtladığımı anladım çocuksu hayallerimin kıyısında gezinirken.
Kızdım kendime hayallerini bile kaybetmişsin diye. Oysa bana aitti hayallerim. Kimseler karışamazdı ona, hayallerimde yeri geldiğinde bir bulutun üstünde uçacaktım, yeri geldiğinde tüm dünyaya sevgi dağıtacaktım. Kimse üzülmeyecekti hayallerimde. Her filmin sonu güzel bitecek, her günün akşamı keyif verecek, hiç kimse kimseye hasret kalmayacaktı.
Ama öyle olmadı. Ben büyüdükçe hayallerim küçüldü. Ben büyüdükçe kahkahalarım tebessüme döndü. Ben büyüdükçe sevinçlerim yerini hüzne bıraktı. Ben büyüdükçe dünyam küçüldü...
Dönüş vakti gelmişti artık. Büyümenin arzusuyla yanıp tutuşan küçüklüğümün kulağına bir şeyler fısıldayarak ayrıldım yanından.
Sen sakın büyüme çocuk. Büyüdükçe özlemin artacak küçüklüğüne...