“Allâh ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na çokça salavât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin.” (el-Ahzâb, 56) Ayeti kerimede buyrulduğu gibi O yüce varlığa salâtü selâm getirmek, mü’minler için ilâhî bir emirdir. Allah bu ilahi emirle Peygamberimize olan muhabbeti de sonsuz olduğunu gösteriyor. O zaman biz de çok salât ve selam getirmeliyiz Peygamberimize.
De ki: 'Allah'ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah affeder ve merhamet eder'.(Ali İmran) Şimdi bu ilahi emri şöyle bir düşünelim. İman sevmeyi gerektirir, sevmek sevdiğin kişinin razı olduğu şekilde hareket etmeyi gerektirir. Biz de seviyorsak Allah’ın sevdiği zatın tarzını yapacağız, o tarz ise Allah’ın sevdiği zattadır. O zat ise Peygamberimiz Hz Muhammed (S.A.V.)dir. Ona ittiba etmektedir, peşinden gitmektedir, ona benzemektedir, onun gibi yaşamaya çalışmaktadır.
Efendimiz gelmeden önce kâinat karanlık matemhane hükmündeydi, nereye gideceği belli olmayan perişan bir haldeydi. Şöyle bir hayal edelim; kâinatı bir oda gibi düşünelim, karanlık içinde ne yapacağımızı, ne olacağını, nereye gideceğimizi bilmiyor bir haldeyiz. Sonra bir zat geliyor, o odanın ışığını açıyor ve biz her şeyi görüyoruz. Bize bulunduğumuz odadakileri tanıtıyor ne yapacağımızı nasıl yol bulacağımızı gösteriyor. Şimdi bizim bu zata mukabil teşekkür etme kabiliyetimiz var mı? Hayır yok. İşte Hz Muhammed (S.A.V.) bize bu kâinatı aydınlatan, şenlendiren, zikreden bir zikir hane haline getiriyor ve bu karanlık âlemin kıymetini artırıyor, buna mukabil salavat ile ona teşekkür etmeliyiz. Bu sebeple her bir salavatla ona olan sevgimizi bağlılığımızı özlemimizi göstermeliyiz ve her bir salavatla Peygamberimize olan biatımızı yenileyerek, âlemlerin efendisi biz senin ümmetin olmakla şeref duyuyoruz, senin ümmetin olma akdimizi yeniliyoruz diye, salavatı her daim dilimizde bulundurmalıyız.
Hz Muhammed (S.A.V.)getirdiği nur, kendi ümmetinin ve insanların ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde mazhar olmuştur. Her bir salavat ona bağlılığımızın göstergesi olmalıdır. O’nun sünneti seniyyesine uyarak Allah’a ulaşmak, en güzel yoldur Peygamberimiz. Bir amcamın yaşadığı bir olayı burada paylaşmak istedim, “Bir gün kutlu doğum haftası münasebetiyle camide hocalar salavat çekmelerini söylüyorlar, bu amcamız da bunu bir emir telakki edip, devamlı salavat çekiyor. Bir gün rüyasında bir sürü vagonu olan bir trene devamlı gül yüklediğini ve treni yolcu ettiğini görüyor. Sonraki gün gördüğü rüya ise ona cevap oluyor. Bakıyor ki tren geri geliyor merakla bakıyor ‘ne oldu da geri döndü bu tren’ diye. Tam önünde duran trenin özel bir bölümünde Peygamber efendimizin hırka Şerifi, ’bunu sana yolladı’ denince hıçkıra hıçkıra ağlayıp öpüp kokluyor... Samimi ihlasla çekilen bir salavat bazen insanı alayi illiyine çıkarabiliyor. Allah bizleri de samimi Ihlasala Allah’ın razı olduğu kullar arasına katması dileğiyle.