Sevdadan kavrulmuş hüzünlü bir yüreğin Gönül Dilinden...
Ey yar! Yine sensiz Rabiulevvel Ayı ve yine sensiz bir Pazartesi Sabahı.
Hani teşrif edişinle hayat bulmuştu Mekke.
Bir kez daha teşrif buyursan da, bu Ümmet bayram etse ve bir kez daha Asr-ı Saadet olsa. Saadeti dillerden düşmeyen...
Biz öksüz ümmetinin yüzü gülse Yar.
Ey hicret şehri Medine, kalbimizin sancıları, tasalarımız hep senden sebep. Bir kez olsun göremediğimiz Yâri bağrında sakladın, kendin bile doymadan veda ettin. Öyle bir veda ki gökten haber kesilir oldu. Arkanda kalanların, yattığın toprağa basmaya haya ettiği bir veda. Gözlerimiz hala Mekke’de sanki yine çıkıp gelecekmişsin gibi zaman.
Sana muhtaç zaman, mekan ve en çok insan..
Çölde susayan insan misali öyle ya, çöl dahi susamış sana. Susuzluğumuza değil su çare.
Sensizlikten Ümmet hep biçare.
Hekim arar dert biçare. Lokman A.S. gelip olsa hekim derman bulur değil sensizliğe...
Ey geceleri süsleyen ve gecelere ay misali Yar. Gecelerimiz karanlığı da geçti kapkaranlık. Bu karanlık gecede serabınla yüreğimi aydınlatan ay ışığım. Şu ahir zaman sensizken ne kadarda zorlu, şu gönülde sen varken. Bu ümmetin halini bir görsen, kimileri senden bihaber, kimilerinin ise yüreğinde yatan bir kor Medine.
Hiçbir şehir memleketten sevimli değildir, fakat Medine, daha sevimli ve daha güzel gelir bana. Medine görmeden özledik seni ve anılarını. Özlemek için tanımak ve görmek mi gerek. Mesela bir şehri görmeden sadece bilgi sahibi olmak yeterli mi özlemeye? Yoksa o şehri özleten biri mi? Yardan sebep mi sevilir hatır görülür şehir.
Ey yar biz sadece seni değil, senin olduğun ve doğduğun yerleri de , arkadaş ve dost edindiklerini de seviyoruz.
Bize canımızdan değerlidir bastığın toprak.